Günümüzde çocukluk çağı lösemileri (kemik iliği kanseri, kan kanseri) tanısı, teknik ve bilimsel
gelişmeler sayesinde geçmiş yıllara kıyasla daha rahat konulmaktadır. Ülkemizde bu hastalıkların tanı
ve tedavisini batı ülkeleri koşullarında yapılabilmektedir. Bizler çocuk kan hastalıkları ve kanser
hekimleri olarak kendimizi şanslı hissediyoruz. Çünkü yetişkinlere kıyasla daha büyük sağ kalım oranına
sahip çocuklarımız tedaviye daha iyi yanıt vermektedir. Çocuk yaşta görülen lösemilerin yaklaşık %85
kadarı sadece kemoterapi ile sağlıklarına kavuşmaktadırlar. Geriye kalan %15-20’si hastalığın tekrarı
sonrası veya nüks etmeye yatkınlık nedenleriyle, kemoterapi sonrasında kemik iliği nakline ihtiyaç
duymaktadır.
İlk olarak 2019 yılının sonlarında Çin’de görülen ve ardından 2020 yılının bahar aylarında ülkemizde de
büyük bir sağlık sorununa dönüşen Covid-19 pandemisi toplumun her kesimini büyük-küçük demeden
etkiledi ve etkilemeye devam etmektedir. Bir yandan hastalıktan korunmaya çalışırken diğer yandan
biz sağlık çalışanları lösemili ve kemik iliği nakline ihtiyacı olan hastalarımızın tedavilerini aksatmamaya
çalışıyoruz. Hastalıklar ne yazık ki pandemi dinlemiyor. Bu hastalarımızın sayısı pandemi döneminde
diğer yıllardan daha az değil.
Geriye dönüp baktığımızda son bir yıl hepimiz için çok zor geçti. Zorlu noktalardan birisi tedavi boyunca
çok ihtiyaç duyduğumuz eritrosit, trombosit ve plazma gibi kan ürünlerine ulaşmamızdaki güçlüklerdi.
Bu kan ürünlerinin tek kaynağı maalesef ve yalnızca sağlıklı gönüllülerdir. Pandemi döneminde gönüllü
sayımızda çok belirgin azalma oldu. Toplum genelinde nadir bulunan kan grubuna sahip çocuklarımız
bu durumdan çok daha fazla etkilendiler. Kan bağışçısı gönüllülerimizin bağışçı olmaktan vazgeçmesinin
en büyük nedeni pandemi nedeniyle hastane ortamında bulunmak istememeleri ve ‘virüs bana bulaşır
mı?’ korkusuydu. Aslında hepimizin artık çok iyi bildiği maske, mesafe ve hijyen koşullarına sıkı bir
şekilde uyarak, endişelenmeden kan bağışçısı olmamız mümkün. Bu savaşın ön saflarında bulunan biz
sağlık çalışanları, kurallar çerçevesinde sağlık hizmeti vermeye devam etmekteyiz. Yani hepimizin aşina
olduğu önlemlerle hastanede bulunmak sağlığımıza zarar vermeyecektir. Buradan tüm gönüllülerimize
sesleniyorum: Özellikle bu zorlu pandemi döneminde lütfen kan bağışlamaktan vazgeçmeyiniz. Lösemi,
diğer kanserler ve yaşam için düzenli kan transfüzyonu gerektiren Akdeniz anemisi (talasemi) gibi kan
hastalıkları pandemi nedeniyle mesaisine ara vermiş değil. Bu hastalarımızın yaşama şansı sizde, sizin
yapacağınız kan bağışında gizli.
Yaşanılan bir diğer sorun da tedavi sürecinde hastalarımızın veya hasta yakınlarımızın Covid-19
enfeksiyonu ile yüzleşmesi. Hepimizin bildiği üzere Covid-19 enfeksiyonunun hangi bireyde nasıl
seyredeceğini kestirmek kolay değil. İleri yaş ve kronik bir hastalığa sahip olmak gibi bilinen durumlarda
risk daha fazla. Kanser veya kemik iliği nakli için kullanılan kemoterapi ve bağışıklık baskılayıcı ilaçlar
Covid-19 enfeksiyonunun daha ağır geçirilmesine hatta hastalarımızın yaşamlarını kaybetmelerine
neden olmaktadır. Burada başta hasta yakınlarımız olmak üzere toplum olarak hepimize büyük
sorumluluklar düşmektedir. Hem kendimiz için hem de ağır hastalıklarla savaşan bu çocuklarımız için
lütfen maske, mesafe ve temizlik kurallarına titizlikle uyalım.
Yaşadığımız sorunlardan bir diğeri kemik iliği nakli olması gereken hastalarımızla ilgili. Ülkemizde kök
hücre nakillerinin yaklaşık dörtte biri kardeş, anne, baba veya akraba içi kişilerden temin edilmektedir.
Geriye kalanlar ise dünya ve ülkemizdeki gönüllü havuzundan oluşan kemik iliği bankalarından
sağlanmaktadır. Ülkemizde Kızılay çatısı altında kurulan ve çok genç bir kurum olmasına karşın hem
ülkemiz hem de diğer dünya ülke insanlarına umut olan TÜRKÖK birçok hastaya şifa olmaya devam
etmektedir. Şu ana kadar TÜRKÖK aracılığıyla 1500’ü aşkın hastaya kemik iliği bağışçısı bulunmuştur.
Pandemi döneminde ne yazık ki bu konuda da sorunlar yaşanmaktadır. Sorunların başında hasta ile
doku grubunun eşleştiği sağlıklı gönüllülerin bağışçı olmaktan vazgeçmesi gelmektedir. Bazı
hastalarımızın akraba dışı bağışçı sayısı birden fazla olmaktadır. Bu hastalarımız pandemi döneminde
şanslı olan gruptaydılar. Tüm dünyada sadece bir gönüllü bağışçısı olan hastalarımız ne yazık ki o kadar
da şanslı değillerdi. Tek bağışçısı olup nakil süreci başlatılan ve bu dönemde pandemi mazereti ile donör
olmaktan vazgeçen vatandaşlarımız da oldu. Maalesef bu bizim için en zor yönetilen durumlardan birisi.
Bu durumda hastamızın sağlığı için yapabileceklerimiz maalesef çok sınırlı. Buradan tüm yurttaşlarımıza
şunu söylemek istiyorum: Lütfen kök hücre bağışçısı olun ve bir hasta ile eşleştiğinizde bağışçı olmaktan
vazgeçmeyin. Özellikle geçtiğimiz bu zorlu günlerde bu çocukların yaşamları sizlerin elinde.