Kök hücre bağışı nasıl yapılır? Bağış esnasında korkulacak bir şey var mı?
Bağışçılar ilik uyumu sağlandıktan sonra neden vazgeçiyorlar? Çocuk Hematolojisi Onkolojisi ve Kök Hücre Nakli Sorumlu Hekimi Barış Malbora merak edilenleri Cumhuriyet’e anlattı.
Türkiye kök hücre bağışı konusunda oldukça geri kalmış durumda. Kök Hücre Nakli Sorumlu Hekimi Barış Malbora, bağışçıların verici olması talep edildiği noktada adayların büyük bir kısmının bağış yapmaktan vazgeçtiğini söyleyerek, halkın kök hücre bağışı konusunda bilgilendirilmediğini belirtiyor.
18 ila 50 yaş arasında, herhangi bir kronik hastalığı, bulaşıcı hastalığı (hepatit B, C gibi..) olmayan herkesin bağışçı olabileceğini anlatan Prof. Dr. Barış Malbora, “Bazı hastalıkların günümüzdeki bilgi ve teknolojisinde tek çözümü maalesef kök hücre nakli. Bunların arasında ilk aklımıza gelen hastalık çoğunlukla lösemiler, diğer anlamda kan/kemik iliği kanserleri. Ancak bu hastalık dışında diğer organ kanserleri, doğumsal metabolik hastalıklar, bağışıklık sistemi yetersizlikleri ve Akdeniz anemisi gibi doğumsal kansızlıkların da günümüzdeki tek kesin çözümü kemik iliği nakli” dedi.
‘ADAYLAR BAĞIŞ YAPMAKTAN VAZGEÇİYORLAR’
Ancak kök hücre naklinin tek kaynağı kemik iliği olmadığını belirten Malbora, “Hepimizin alışageldiği ve duymaya alıştığımız ismiyle kemik iliği nakli, bir kök hücre naklidir. Halkımız kemik iliği bağışçısı olma konusunda oldukça hassas. Doku grubu uyumu sağlandığı tespit edildiği ve Türkök tarafından hasta için verici olması talep edildiği noktada verici (donör) adaylarının büyük bir kısmı bağış yapmaktan vazgeçiyorlar” diye konuştu.
‘HALK YETERLİ BİLGİYE SAHİP DEĞİL’
Yurttaşların vazgeçmelerinin birden fazla nedene bağlı olduğunu söyleyen Malbora, “Halkımız da bu konuda yeterli bilgiye sahip değil. Yapılan işlemin kendi hayatlarını tehlikeye atmayacağını net bir şekilde anlasalar verici adayı olup, kemik iliği bağışı talebi geldiği zaman inanıyorum ki bu vazgeçme eğiliminde olan bireyler koşa koşa kök hücrelerini vermeye gideceklerdir” ifadelerini kullandı.
DONÖR İLE HASTA 2 YIL YÜZ YÜZE GELMİYOR
Verici yakınlarının donör adayına kemik iliği verme konusunda izin vermediğine de dikkat çeken Malbora, “Bazen de verici adayının hasta ve yakınlarından maddi beklentileri olabilmekte. Yasalar bu durumun önüne geçiyor. Örneğin; bağışçı ve donör nakilden 2 yıl sonrasına kadar kesinlikle yüz yüze gelemiyorlar. Hasta ve bağışçı kimlikleri kesinlikle saklı tutuluyor. Nakilden 2 yıl sonra iki tarafın da onayı olmak koşuluyla bir araya gelmeleri mümkün” dedi.
‘PARDON, BEN VAZGEÇTİM’ DEME LÜKSÜ OLMAMALI
Doku uyumu tespit edildiği halde, kemik iliğini bekleyen hastaya vermemenin kötü bir durum olduğunu vurgulayan Malbora, “Birden fazla bağışçısı olmayan hastalar için yaşam ve ölümün sınırı. Bu kadar net ve trajik bir durum bu. Elbette hepimiz bağışçı adayı olalım, bu çok güzel bir duygu. Ama asıl süreç bir hasta ile dokunuzun tam olarak uyduğunu öğrendiğiniz zaman başlıyor. Bunun manevi yükü çok ağır. Daha da kötüsü doku eşleşmesi sonrasında verici olmayı kabul edip, nakilden 1 hafta – 10 gün önce bizler tarafından hastalarımıza kemoterapi başladığımız süreçten sonra vazgeçmek. Bu dönemde hastaya verdiğimiz kemoterapi, hastaların kemik iliğini geri dönüşümsüz ortadan kaldırıyor. Bu noktadan sonra ‘pardon, ben vazgeçtim’ deme lüksümüz tıbben yok. Eğer bu noktada vazgeçilirse hastayı kemik illiği yetersizliğinden kaybetmek çok da uzak ihtimal değil. Bu konu ile ilgili yasalar vericileri sonuna kadar koruyor. Hastaya hazırlama rejimi başladıktan sonra ‘ben vazgeçtim’ deme lüksümüz olmamalı. Ve bu noktada yasal düzenlemelerle vericilere yaptırım da getirilmeli düşüncesindeyim” diye konuştu.
KÖK HÜCRELERİNİN ÜÇ KAYNAĞI VAR
Kök hücrelerimizin vücudumuzda 3 kaynağı olduğunu anlatan Malbora, “Birincisi bebek doğduğu zaman kordon kanındaki kök hücreler. Bu kök hücre açısından oldukça zengin bir dokudur, ancak çoğu zaman hacmen yeterli olmamaktadır. Vücut ağırlığı düşük olan bebek ve küçük çocuklarda kordon kanı iyi bir kök hücre kaynağı olabilmektedir. İkincisi, kemik iliği. Yani kemiklerimizin ortasında bulunan yumuşak dokumuz. Bizler kök hücre kaynağı olarak kemik iliğini kullanacaksak eğer, bağışçımız bir gece önceden 12 saatlik açlık sonrasında ameliyathanede genel anestezi altında uyutulur. Hiçbir acı hissetmeden, 30-40 dakikalık bir zaman diliminde leğen kemiğinin arka çıkıntılarından özel iğneler yardımıyla kök hücrelerini toplarız. Bir günlük izlem sonrasında bağışçımız elini kolunu sallayarak hastaneden çıkar. En sık şikayet edebileceği nokta iğnelerle giriş yapılan yerde acı hissidir. Onu da basit ağrı kesicilerle çözmek mümkündür” ifadelerini kullandı.
Malbora şöyle devam etti: “Üçüncü yöntem ise damarlarımızda dolaşan kök hücrelerin toplanmasıdır. Ayrıca, bu yöntem Türkök’ün en sık kullandığı yöntemdir. Damarlarımızdaki kök hücreler doğal seyrinde bağış yapmak için yeterli değildir. Bu kök hücrelerin sayısını artırmak için toplama işleminden 5 gün öncesinden itibaren kök hücreleri artırıcı aşılar yapılır. Toplama günü kapalı ve tamamen steril bir sistemle çalışan cihaza bağlanır. Bir kolundan alınan kan cihaza girer. Cihazda kök hücreler ayıklanır. Geriye kalan diğer tüm kan bileşeni bağışçıya geri verilir. Bu işlem ortalama 2-3 saat sürer. Eğer hastanın kollarındaki damar yolları bu işlem için uygun değilse, kateter isminde geçici bir damar yolu takılır bağışçıya ve işlemden hemen sonra çıkarılır” dedi.
HABER LİNKİ : https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kok-hucre-bagisi-nasil-yapilir-bagis-esnasinda-korkulacak-bir-sey-var-mi-1719001